Ceza SoruşturmasıCeza YargılamasıYazılar

Falcılık ve Fal Bakmak Yasak Mı?

Fal Bakmak Yasak Mı?

Falcılık 677 Sayılı Kanun Kapsamında Suç Sayılır mı?

Bu çalışma, 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına, Türbedarlıkların Kaldırılmasına ve Bazı Unvanların Yasaklanmasına Dair Kanun çerçevesinde falcılık, büyücülük ve muskacılık gibi uygulamaların hukuki statüsünü irdelemektedir. Cumhuriyet’in erken dönem reformlarıyla şekillenen laikleşme süreci, yalnızca dinî kurumları değil, aynı zamanda doğaüstü inançlara dayalı davranış kalıplarını da hukuk düzeninin dışına çıkarmayı hedeflemiştir. Makalede söz konusu kanunun tarihsel bağlamı, anayasal temelleri, cezai yaptırımları ve günümüzdeki yargı uygulamaları detaylı biçimde ele alınmaktadır. Ayrıca, bu suçlar bakımından Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararının uygulanamayacağına dair içtihatlara da yer verilmektedir.

Giriş

Falcılık, insanın bilinmeyene duyduğu kadim merakın en eski yansımalarından biridir. Antik çağlardan bu yana kehanet, rüya tabiri, yıldız falı veya astrolojik analiz biçiminde karşımıza çıkan bu olgu, modern dünyada da farklı maskeler altında yaşamaya devam etmektedir.
Ancak çağdaş hukuk sistemleri, bireyin iradesini, akıl yürütme yetisini ve özgür karar hakkını korumak amacıyla bu tür irrasyonel faaliyetleri sınırlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde bu sınırların en önemli dayanağı, 3 Mart 1925 tarihinde kabul edilen 677 sayılı Kanun’dur.

Söz konusu düzenleme, yalnızca tekke ve zaviyelerin kapatılmasını değil, aynı zamanda falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve muskacılık gibi doğaüstü iddialara dayalı her türlü faaliyetin yasaklanmasını da içermektedir. Bu yönüyle kanun, hem laikleşme hareketinin hem de akılcı hukuk düzeninin temel sütunlarından biridir.

Falcılık 677 Sayılı Kanun Kapsamında Suçtur!

Türkiye’de bugün kahve falı, tarot kartı açılımı, el falı veya enerji okumaları gibi tüm “geleceği öngörme” faaliyetleri, 677 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca hukuken suç kabul edilmektedir. Maddede, bu tür unvanların kullanılması ve bu unvanlara özgü hizmetlerin yerine getirilmesi açıkça yasaklanmıştır. Kanun ayrıca “üç aydan az olmamak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere para cezası” öngörmektedir. Günümüzde bu cezalar, Türk Ceza Kanunu’nun güncel ölçütleri esas alınarak adli para cezası veya hapis cezası şeklinde uygulanmaktadır.

Bu suç, herhangi bir menfaat temini şartına bağlı değildir. Yani falcılık eylemi ücret karşılığı yapılmasa dahi, eğlence amacıyla veya arkadaş çevresinde gerçekleştirilse bile suç kapsamına girebilir. Sosyal medya üzerinden yapılan “tarot canlı yayınları”, “online fal bakımı” ya da “kahve falı yorum hizmetleri” de aynı hukuki riskleri taşır. Bu tür faaliyetlerde yapılan dijital ödemeler, mesajlaşma kayıtları ve video görüntüleri, ceza yargılamasında delil olarak kullanılabilir.

Tarihsel Arka Plan ve Kanunun Kapsamı

Cumhuriyet’in ilanının ardından gerçekleştirilen laikleşme reformları, yalnızca siyasi alanda değil, sosyal yaşamda da köklü dönüşümler yaratmıştır. Dini otoritelerin toplumsal etkisini sınırlamak, halkı hurafelerden uzaklaştırmak ve akılcı bir toplum düzeni inşa etmek amacıyla tekke ve zaviyelerin kapatılması kararlaştırılmıştır.
677 sayılı Kanun’un tam adı, “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine, Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun”dur. Bu düzenleme yalnızca tekkeleri değil; şeyhlik, halifelik, dedelik, seyitlik gibi dini unvanları da geçersiz kılmıştır. Aynı zamanda falcılık, büyücülük ve gaybî haber verme gibi doğaüstü iddialara dayalı davranışlar da yasak kapsamına alınmıştır.

Kanunun 1. maddesi açık biçimde şu hükmü içerir:

“Alelümum tarikatlerle şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek maksadıyla nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur.”

Bu ifade, yalnızca unvan kullanmayı değil, bu unvanlara özgü davranış biçimlerini ve ritüelleri de yasaklar. Dolayısıyla, “ben falcı değilim, sadece eğlencesine bakıyorum” savunması, yargı önünde geçerli değildir.

Falcılık Suçunun Hukuki Niteliği ve Cezası

Falcılık fiili, 677 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilen bir inkılap kanunu suçudur. Türk Ceza Kanunu’ndaki dolandırıcılık suçundan farklı olarak, burada maddi menfaat elde edilmesi şartı aranmaz. Fal bakmak, sembolik dahi olsa, bu unvanı kullanmak veya buna dair hizmet sunmak cezai sorumluluk doğurur.

Kanuna göre, bu fiili işleyen kişiler “en az üç ay hapis” ve “elli liradan az olmamak üzere para cezası” ile cezalandırılır. Günümüz koşullarında bu para miktarı adli para cezası olarak uyarlanmakta, yargılama Asliye Ceza Mahkemeleri tarafından yürütülmektedir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) Uygulanabilir mi?

Anayasa’nın 174. maddesi, 677 sayılı Kanun’u koruma altına alan inkılap kanunları arasında saymıştır. Bu hükme göre, inkılap kanunları “Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilemez, değiştirilemez veya kaldırılmaz.”

Bu anayasal güvence, aynı zamanda HAGB’nin bu suçlar bakımından uygulanamayacağı anlamına gelir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin çeşitli kararlarında da (örneğin 2020/3046 E., 2021/11852 K.) bu ilke vurgulanmıştır:

“İnkılap kanunları kapsamında düzenlenen suçlarda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez.”

Dolayısıyla falcılık fiilinde hüküm açıklandıktan sonra kesinleşir ve adli sicil kaydına işlenir. Bu kayıt, kişinin memuriyet, kamu ihalesine katılım veya güvenlik soruşturması gibi işlemlerinde ciddi sonuçlar doğurabilir.

Fal Kafe İşletmenin Hukuki Sonuçları

“Fal kafe”, “tarot evi” veya “mistik danışmanlık merkezi” gibi adlarla açılan işletmeler, doğrudan falcılık faaliyeti yürüttükleri için aynı kanun kapsamına girer. Kafenin ruhsatlı olması, içecek servisi yapılması veya faaliyetin eğlenceye dayalı gösterilmesi, hukuki açıdan bir fark yaratmaz. Önemli olan, mekânın falcılık hizmeti sunmak amacıyla kullanılmasıdır.

Yargıtay ve ilk derece mahkemeleri, bu tür işletmelerde çalışan kişilerin “kişisel gelişim danışmanı” veya “astroloji yorumcusu” unvanını kullanmalarını, suçu gizleme amacı taşıyan nitelendirmeler olarak değerlendirmektedir. Sosyal medya üzerinden yapılan tanıtımlar, ödeme kayıtları ve müşteri görüşmeleri de delil olarak kabul edilmektedir.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, falcılık faaliyetleri dijital ortama taşınmıştır. “Online tarot”, “enerji açılımı” veya “kahve falı yorum seansı” adı altında yapılan her türlü faaliyet, aynı hukuki riski taşımaktadır. Savcılıklar bu tür faaliyetleri sosyal medya takibi, ihbarlar veya dijital ödeme kayıtları üzerinden tespit etmekte; ceza soruşturması başlatılmaktadır.

Falcılığın Yasaklanmasının Gerekçesi

Falcılığın yasaklanmasındaki temel gerekçe, bireylerin istismar edilmesini önlemek ve akılcı devlet düzenini korumaktır. Falcılar, çoğu zaman insanların korkularını, umutlarını ve hassasiyetlerini istismar ederek maddi kazanç elde ederler. Cumhuriyet’in hukuk düzeni, yurttaşlarını bu tür sömürü biçimlerine karşı koruma sorumluluğu taşır.

Ayrıca, falcılık laiklik ilkesine de aykırıdır. Çünkü bu faaliyetler, akıl ve bilime dayalı bir toplum yapısı yerine, dogmatik ve irrasyonel inanç biçimlerini meşrulaştırır. Bu nedenle kanun koyucu, falcılığı yalnızca bireysel bir inanç tercihi değil, kamusal düzeni tehdit eden bir davranış biçimi olarak görmüştür.

Sonuç

677 sayılı Kanun, Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik ilkesini koruyan temel yasal dayanaklardan biridir. Bu düzenleme, yalnızca tarikat ve zaviye sistemini ortadan kaldırmamış; aynı zamanda hurafe ve batıl inançlara dayalı davranış biçimlerini hukuk alanının dışına çıkarmıştır.

Falcılık, hangi biçimde yapılırsa yapılsın — ister kahve falı, ister tarot, ister online danışmanlık biçiminde olsun — Türk hukukuna göre suçtur. Bu fiili işleyen kişiler, en az üç ay hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır. Üstelik bu suçlarda HAGB uygulanamaz; hüküm kesinleştiğinde adli sicile işler.

Bu nedenle, falcılık “zararsız bir eğlence” gibi görülse de, hukuken Cumhuriyet’in rasyonel ve laik değerlerine aykırı bir fiil olarak kabul edilir. 677 sayılı Kanun’un koruduğu akılcı hukuk düzeni, bu tür davranışlara karşı sessiz ama sarsılmaz bir kalkan işlevi görmektedir.

Falcılık 677 Sayılı Kanuna Göre Suç Mu?

19. Ceza Dairesi
Esas No: 2021/2881
Karar No: 2021/16437
Karar Tarihi: 29.06.2021

677 Sayılı Kanuna Aykırılık – Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2021/2881 Esas 2021/16437 Karar Sayılı İlamı

Özet: Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen ve temyiz edilen hüküm incelenmiştir. Dosyada mevcut tutanaklara, belgelere ve gerekçeye göre vicdani kanının oluştuğu görülmüştür. Ancak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun emsal kararına göre atılı suçun teşekkülü için kanunda yazılı fiillerin menfaat temini maksadına müstenit olarak mutad meşgale halinde getirilmesi ile bunlarla iştigal edenlerin bu sıfatlarla tanınmış bulunması şarttır. Dosyada yapılan incelemede sanığın kahve falı bakma işini mutad meşgale haline getirip getirmediği ve bundan menfaat elde edip etmediğinin araştırılması bakımından gerek soruşturma aşamasında gerekse kovuşturma sırasında açık kimliği tespit edilemeyen kahve falına baktıran kişilerin tanık olarak dinlenememesi nedeniyle sanığın her türlü şüpheden uzak ve kesin delillerle ispatlanması mümkün olmamıştır. Bu nedenle sanık beraat etmelidir.

Kararda yer alan kanun maddeleri şunlardır:
– 677 sayılı Kanun’un 1/2. maddesi
– 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 4/b) maddesi
– 5252 sayılı Kanun’un 5/2. maddesi
Bu kanun maddelerine göre sanık hakkında uygulama yapılı

(Kapatılan)19. Ceza Dairesi         2021/2881 E.  ,  2021/16437 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 677 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteminin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, yapılan incelemede; başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 06.07.1955 tarihli, 1955/9 E. 1955/17 K. sayılı kararında; 677 sayılı Kanun”un ruh ve maksadının, cemiyeti hurafelerden ve batıl itikatlardan kurtarmak ve halkın bu yüzden istismar edilmesini önlemek olduğunun, Kanun”un maksadı dairesinde atılı suçun teşekkülü için Kanunda yazılı fiillerin menfaat temini maksadına müstenit olarak mutad meşgale halinde getirilmesi ile bunlarla iştigal edenlerin bu sıfatlarla tanınmış bulunmasının şart olduğunun belirtilmesi karşısında;
Temyize konu somut uyuşmazlıkta, dosyada mevcut 27.08.2008 tarihli tutanakta, zabıta tarafından rutin denetim sırasında işyerinin ruhsatsız olduğu ve yeni açıldığının tespit edildiği, denetim sırasında sanığın alt katta kimliği tutanağa yazılmayan ve sonradan da belirlenemeyen bir şahsa kahve falı bakarken görüldüğü, işyeri camında fala bakılır yazısının mevcut olduğu, dosyada başkaca bir delil bulunmadığı, sanığın savunmasında olay sırasında sadece eğlence amaçlı kahve falı baktığını, 4 TL kahve ücreti dışında bir para almadığını beyan ettiği görülmekle;
Sanığın kahve falı bakma işini mutad meşgale haline getirip getirmediğinin ve bundan menfaat elde edip etmediğinin araştırılması bakımından; gerek soruşturma aşamasında gerekse kovuşturma sırasında açık kimliği tespit edilemeyen kahve falına baktıran kişilerin tanık olarak dinlenmelerinin mümkün olmaması ve sanığın yukarıda yazılı emsal içtihadı birleştirme kararı doğrultusunda, bu aşamada üzerine atılı suçu işlediğinin her türlü şüpheden uzak ve kesin delillerle ispatlanmasının mümkün olmaması nedeniyle beraatine karar verilmesi gerekirken, mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre ise;
Sanığın üzerine atılı eylemi karşılığında hakkında kamu davası açılan 677 sayılı Kanun”un 1/2. maddesi;
“…Alelümum tarikatlerle şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. Türkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla bilümum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır. Seddedilmiş olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunları yeniden ihdas edenler veya ayını tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidematı ifa veya kıyafet iktisa eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere cezayı nakdiile cezalandırılır.”
Hükmünü içermektedir.
5252 sayılı Türk Ceza Kanunu”nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun”un 4/b) maddesi;
“… b) Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul olunup da;
1. 31.12.1939 tarihine kadar yürürlüğe girmiş bulunan kanunlardaki para cezaları seksenbeşbinyediyüzonbeş katına,…
Çıkarılmıştır.”
5252 sayılı Kanun”un 5/2. maddesi;
“…(2) Bu kanunlarda Türk Ceza Kanununda belirlenen cezalar sistemine uygun değişiklik yapılıncaya kadar, (…) alt veya üst sınırlar arasında uygulama yapılmasını gerektirir nitelikteki adli para cezalarında cezanın alt sınırı dörtyüzellimilyon, üst sınırı yüzmilyar Türk Lirası olarak uygulanır. Bu fıkra hükümleri, nispî nitelikteki adli para cezaları hakkında uygulanmaz…”
Hükümlerini içermesi karşısında, sanık hakkında 677 sayılı Kanun”un 1/2. maddesi gereği uygulama yapılırken, hapis cezasının alt sınırdan tayini ile birlikte, para cezası yönünden de alt sınırdan 450 TL adli para cezasına hükmedilmesi gerekirken, mahkemece 4285 TL”den başlayarak TCK”nin 62/1. maddesinin uygulanması sonucu 3570 TL adli para cezasına hükmedilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, HÜKMÜN, 5320 sayılı Kanun”un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK”nın 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye uygun olarak, BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 29.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

5/5 - 1 Defa Oylandı

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu